Yalnızlar Treni

Cuma, Mart 27, 2009

KIRGINIM


Nasılda,yorgunum
Yıllar,ne çok hırpalamış benliğimi...
İçimdeki aydınlık;
Dışımda titrek bir akis olmanın
ötesine gidemiyor...
Aslında ötesi varmı? bilmiyorum
Ötelerle de,ilgilenmiyorum.
Hem ötelenmeye de alıştım....
Şiddetli rüzgardan sonra kırılan;
yeryüzündeki,bütün filizlerin mahsunluğu var
üzerimde....
Belki rüzgara küstüm...Belki de,
dalgalara küskün kıyıların yılgınlığıdır
üzerimdeki....
Ya da;gecenin gündüze kavuşma sevdasının;
imkansızlığıdır;yaşama dair umudum....
Hayattan ne umduğumu dahi ınuttum..
Bir şansızlığım unutmadı beni;bir de
hoyrat zaman...
Yıllar çok hırpaladı benliğimi;nasılda
yorgunum yaşamaktan...
Belki de yaşamak için savaşmaktan.......
posted by Makinist at 27.3.09 0 comments

Salı, Şubat 05, 2008

BENİM MUCİZEMSİN SEN

Tam herşey bitti dediğin anda bir mucize olur ya, bu işte öyle bir şey olsa gerek.. Kendimden vazgeçtiğim, yaşama sevincimi kaybettiğim, sevinçlerimi hüzünlerimi unuttuğum bir anda karşıma çıkan, yeniden kendime gelmemi sağlayan, canım arkadaşım...

Aslında içinde çok gizemler taşıyan,
kendini olduğundan çok farklı gösteren , içinde fırtınalar kopsa bile asla dışarıya belli etmeyen, yüreğine yılları sığdırmış can arkadaşım...

İnan bana beni bana verdin tekrar..
İnsanlardan yediğim darbelerden sonra kendime gelmem imkansız gibi birşeydi.. İşte bu mucizeyi sen başardın.. Kendini yorgun hissetsen bile, başarı senden kaçsa bile, bir hayal yok olsa bile, göz yaşları gözünü yaksa bile, kimse gayretini farketmese bile, nankörlük ödülün olsa bile ve hatta herşey, hiçbirşey olsa bile, vazgeçmeyip yeniden başlarsın.. İYİKİ VARSIN HAYATIMDA.. TÜM MUTLULUKLAR SENİN YANINDA OLSUN!
posted by Makinist at 5.2.08 0 comments

Salı, Ocak 29, 2008

AÇ KAPIYI YANLIZLIK

Aç kapıyı yalnızlık ben geldim
Al beni sisli mağrur ve gizemli Koynuna
Birtek sen anlarsın beni
Sen anlarsın benim yalnızlığımı
Kimsesizliğimi
Kırılan kalbimi kaybettiğim
Umutlarımı
İçimdeki kopan fırtınaları
Düşüpte çıkamadığım dipsiz
Karanlık kuyuyu
AÇ KAPIYI YALNIZLIK

posted by Makinist at 29.1.08 0 comments

Salı, Aralık 05, 2006

Küçük bir mutluluk




En derin mutsuzlukların içinde bile,
Bizi mutluluğa taşıyacak bir ışık vardır.
Ama biz o sıralarda göremeyiz onu!....


posted by Makinist at 5.12.06 0 comments

Çarşamba, Kasım 15, 2006

GİTMEK ZAMANI


Kalmamışsa yürekde sevgi
Kalmamışsa dizlerinde derman

Yoksa etrafında sana

Elini uzatıp gitme kal

diyenin

Vakit o vakittir

Gitmek gerekir istemesende

GELDİĞİN GİBİ SESSİZCE BİLİNMEZLİKLERE DOĞRU














posted by Makinist at 15.11.06 0 comments

Melek


" İnsanlar tek kanatlı birer melektir ve ancak birbirlerini kucaklayarak uçabilirler. "
posted by Makinist at 15.11.06 0 comments

İyi ki Varsın


Ne güzeldir birine " iyi ki varsın " diyebilmek. Bu " biri " hayatımızdaki o boşlukta iyilerin derinliğini bırakmıştır. Bıraktığı derinlikde, devamında iyi damlalarını getirmekte gecikmeyecek ve " iyi ki-ler " denizini oluşturacaktır. Bu deniz berraktır. Ayaklara batacak çakıldan ıraktır. Ne kadar derine giderseniz gidin denizin dibi mavilikte olacaktır. Bu deniz sukundan sizi fırtınalarında savurmaz. Başka denizlerdeki fırtınaların önceden habercisidir. Onu izlerken dalıp gidersiniz hayallere, ama şu an ki gerçeklerle...

Bu deniz filiz dir. Yeşilinin taze kokusu,yenidoğuşların müjdecisidir. Emekle beslenir, meyveleri çeşit çeşit renk renk dir. Bu deniz paylaşımdır. LOKMA ağzındayken, kursağı boş olanları düşünmektir. Binlerce deniz yıldızı sahile vurduğunda, " hangi birini okyanusa geri göndereceğiz " demektir. Bir tanesi için bile çok şey farkettiğini bilmektir. Bu deniz " SEVGİ " dir... Her harfinin hakkını vererek söylemek, değerini bilerek yaşamaktır. Sözde değil ÖZDE SEVMEK tir...Bugün kaç kişiye "iyi ki varsın" dediniz. Hayatlarımıza zaman eklenirken, zamanlarımıza hayat eklemeyi unutmayalım.

İYİ Kİ - lerin her an yanınızda olması dileklerimle...
posted by Makinist at 15.11.06 2 comments

Pazartesi, Kasım 13, 2006

Savaşçı


Seni diğerlerinden farksız yapmaya
bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada,
kendin olarak kalabilmek,
dünyanın en zor savaşını vermek demektir.
Bu savaş bir başladı mı,
artık hiç bitmez!..
Doğan Cüceloğlu
posted by Makinist at 13.11.06 1 comments

Cuma, Kasım 03, 2006

Yanlızlık Çemberinde


Günlerim her zamanki gibi karanlık yine
acı ile geçiyor saatler özlem ile
ne zaman dalmıyor ki gözlerim senli sensizliklere
durmuyor gözyaşlarım yalnızlık çemberinde.

Yorulmuyor hayat dert çile vermeye
şarkılar yoldaşım sigaramla birlikte
tükenmek bilmeyen bir boşluğun içinde
savruluyorum rüzgarla birlikte
farkında olmadan yalnızlık çemberinde.

Nedeni yok belki bu sensizliğin
ya da bana verdiğin bu ayrılık yelinin
sana yazdığım ilk şiiri hatırlar mısın
Ayrılıktı adı
ayrılmam dediğin ayrılık
yıkılmıştı o gün dünyam
gözümde yalandı herşey sevda bile
yıkmam demiştin
ama bıraktın beni yalnızlık çemberinde.

Şimdi soruyorum kendime
neden sen, neden sevdim diyorum
oysa ne mutluydum senden önce
aradığım, aramasını beklediğim,
düşündüğüm kimse yoktu
mutluydum yine de yalnızlık çemberinde.

Şimdi ise perişanım
hasret rüzgarlarını saldın üstüme
çaresizliği tanıttın
derman bulamıyorum şimdi dertlerime
öyle acımasız ki şu hayat
gelmiyor ecelim YALNIZLIK ÇEMBERİNDE...
posted by Makinist at 3.11.06 0 comments

Pazar, Ekim 08, 2006

Kendine Güven! Kimseye İhtiyaç Duyma!


Hayatlarımızı toplumun genel geçer davranış kalıplarına göre kurmaya çalışıyoruz. Kurtlar kapmasın diye sürüden ayrılmamaya özen gösteriyoruz. Ve bu özeni gösterirken, kendimize özeni unutuyoruz. Kendimize yabancılaşıyor ve bizim olmayan hayatlar yaşıyoruz. Toplumla bir derdimiz de; toplum tarafından sevilmek istiyoruz. Onaylanmak, kabul görmek, dışlanmamak istiyoruz. Bu nedenle de yenilgiden yenilgiye koşuyoruz aslında. Sevgi beklerken, küçük bir çocuğun kendini anne babasına beğendirmek için yaptığı numaraları kopya eder gibiyiz.

Bazen sevgiyi bulduğumuzu sanıyoruz; yanılıyoruz, yanılıp aldatıyoruz kendimizi. Bulduğumuzu sandığımız sevgi, gerçek bir sevgi değil çünkü. Maliyeti ise çok ağır. Oysa yapılması gereken tek şey; iç eğitimimizi tamamlayarak kendimize güvenmeyi başarmak. İşte bunu yapabilirsek başkalarının onayına ve sahte sevgisine ihtiyacımız kalmaz. Hayatta bir duruşumuz olur, kendimizi severiz. Ve bizi anlayacak birileri mutlaka çıkar, dilencilik yapmaya gerek kalmadan seviliriz.

BENİM TÜM TEMENNİM BU! AMA NE KADAR BAŞARILI OLABİLİRİM BEN DE BİLMİYORUM...
posted by Makinist at 8.10.06 1 comments

Pazar, Eylül 17, 2006

Umutların Bitişi


İnsanın hayattan beklentisi bittiği zaman rûhen ölüyormuş. Son zamanlarda bunu daha iyi anladım. Bugüne kadar ara ara karamsarlığa kapıldığım olmuştu ama, arkasından kendimi toparlamam fazla uzun sürmemişti. Sanki başka boyuta geçmişim de bu dünyadaki bedenimi seyre dalmış gibi hissediyorum kendimi.

Hayat denen şeyin acımasızlığını çok önceleri öğrenmiştim, ama insanların kalleşliğini, çıkarcılığını, hep bana-cılığını bilmeme rağmen, maalesef, son zamanlarda daha iyi anladım. Bu dünyada insana kendinden başka dost, arkadaş ve hatta akraba yok.

İnsanları ve de tüm canlıları çok seviyordum, istiyordum ki herkes mutlu olsun, birinin ihtiyacı olduğunda ben o kişinin derdine çare olayım, birilerine yardım etmek, bir işe yaramak mutlulukların en büyüğüydü benim için. Ama şu an tüm duygularım öldü ve beraberinde ruhumu da beraberinde öldürdü. Bu kadar çaba niye? Bu kadar çırpınış neden? Kim için..? Karşılığı kocaman bir HİÇ uğruna!.. İşte acımasız hayat ve insanlar, bir sokak çöpcüsü gibi tüm umutlarımı, tüm hayâllerimi süpürüp gittiler.

Ve ben artık, rûhu ölmüş, bedeni yaşayan bir ölüden farksız bir insanım.

Hayallerinizi ve umutlarınızı kim olursa olsun yok etmelerine asla müsaade etmeyin. Kendi bildiğiniz doğrunuz ve hayatınız için vereceğiniz kararlar yanlış dahî olsa, sizin doğrularınızdır. Hayatınızı kendi istediğiniz doğrultuda yaşamanız dileğiyle.
posted by Makinist at 17.9.06 0 comments

Salı, Ağustos 08, 2006

Değer


Herşeyin FİYATINI bilen günümüz insanı, ne yazık ki hiçbir şeyin DEĞERİNİ bilmiyor!
posted by Makinist at 8.8.06 0 comments

Pazartesi, Ağustos 07, 2006

Günü Yaşamak


Gözde yaş yoksa, ruhta gökkuşağı oluşmaz.

Günün her saatini, dün olduğundan daha iyi olabilmek için kullanmalı insan. Büyük ruhlar acılarını sessizce çeker. Hiçbir zorluk çok büyük değildir; yeter ki onu küçük parçalara bölmesini bilsin insan. Her insanın yaşamı Allah'ın eliyle yazılmış bir peri masalıdır.

Dün bitti BUGÜNÜ YAŞAMALIYIM!...
posted by Makinist at 7.8.06 0 comments

Salı, Temmuz 25, 2006

Arayışlar


Bir süredir sayfama yazı yazamıyorum. Nedeni, kendimi bir yerlerde kaybedip bulamayışımdı. Halen bulmuş değilim, sadece nerede kaybolduğumu buldum. Bu da tekrar sayfama iki satır da olsa yazıp, sizinle paylaşmamı sağladı. Bir konuda karar verememek; ikilem yaşayıp sonuca varamamak ne kadar zormuş. Bu konuda fikirlerinizi bekliyorum. Şimdiden teşekkürler.
posted by Makinist at 25.7.06 0 comments

Çarşamba, Haziran 28, 2006

Bir Kaç Kadın


Bir kaç 'çalışan' ve 'güçlü' kadındık....

Güçlü olduğumuz için işimizi kendimiz halletmeye alışmıştık. Ailelerimiz öyle yetiştirmişti bizi. Sonra üniversite... Hemen arkasından iş hayatı... Evdeki ampül, kırık menteşe, gece yarısı tutan böbrek taşı ağrısı vız gelir tırıs giderdi bize. Bir erkeğe gereksinim duymadan, hayatımızı pekala da sürdüren cinstendik hepimiz... Faturalarımızı kendimiz yatırıyor, döndürüyorduk işte bir şekilde çarkımızı. Ayrıca kendi ağırlığımız yetmezmiş gibi çevremizde kim varsa onlarıda sırtlanıyorduk... 'Özgür'dük. 'Dimdik'tik. 'Güçlüydük'. Aşık olduğumuzda hissederek yaşıyorduk... Öyle kurallar, büyük beklentiler filan yoktu. Kimseye problem çıkarmıyorduk. Bütün gün, eşşşek gibi çalışıyor, sevgilimizin canı istedi diye de, işten çıktıktan sonra, gidip alelacele hazırlanıp, bizi evden almasına gerek bile bırakmadan, neredeyse ona gidiyorduk.

Onun yani sevgilimizin haberi bile olmuyordu çoğu zaman sorunlarımızdan. Para var-yok, regl ağrısı, sistik ilacı, cüzdanım çalındı gibi geceleri bizi uykusuz bırakan kıvranmalarımızdan. Birinin bize acıması en son istediğimiz, 'şey'di çünkü. Sonra bir bakıyorduk ki, hakikaten kimse bize 'Hiiç' acımıyordu. 'Ağlamayan çocuk ve meme' hesabı. Zamanla görevimiz haline dönüşüyordu. Artık dayanamayıp da, içimizdekileri birazcık dile getirecek olsak, 'Aman Tanrım!' : Sorunlu, kaprisli, feminist, tahammül edilmez, bunalımlı filan oluyorduk. Çaresiz sesimizi kesip yola devam ediyorduk, 'bu nedenle' terkedildiğimizde. Sonra bir duyuyorduk ki, o, salağın salağını bulmuş. Neyi var neyi yoksa sermiş yeni ve sorunsuz(!) sevgilisinin önüne.

Bir de bizden farklı durumda olan kadınlar vardı. Hani şu 'Zayıf!' olan kadınlar. Erkeklere bağımlı olanlar. Bir erkek olmadan var olamayanlar. Çalışmayan; 'anlamadığı'(!) faturalarla 'nereden yatırılmış' diye kesinlikle uğraşmayan. Torba taşıyamayacak kadar nazenin olduğu için alışverişe bile yalnız gitmeyen. Hep yorgun, başı ağrıyan. Kendini altın tepsiler içinde sunan. Lütfeden ve lütfettiği için de kredi kartı limitini sonuna kadar dayayan. Ama hep huysuzluk eden. Hiçbirşeyi beğenmeyen. Asla mutlu olmayan. Doymayan. Teşekkür etmeyen... Minnet, vicdan azabı duymayan. Kıskançlık krizleri geçirerek kocasının, sevgilisinin hayatını karartan. Boşanırken adamın çoraplarına kadar soyup alan. Doğurduğu çocuğa bakmaktan aciz olduğundan, illa ki bakıcılar tutturan. Bütün gün o cafe sizin, bu butik bizim, kuaför'dü, kıl'dı, sporcenter'dı, gezip duran. Akşamda eve gelir gelmez 'yemek yok canım, bu gece nereye yemeğe gidiyoruz?' diye soran. Annesinin bir tanesi, pamuklar içinde yaşamaya devam eden.vs.vs.

Bu nedenle çökmeyen, buruşmayan, yıpranmayan...

İşin ilginci daha DEĞERLİ olan...

VE GERİDE KALAN BİR KAÇ KADINDIK BİZ!....


(Mail kutuma gelen ve çok hoş bulduğum bu yazıyı sizlerle de paylaşmak istedim.)
posted by Makinist at 28.6.06 0 comments

Salı, Haziran 27, 2006

Hiç Denediniz mi?


Hiç beklentisiz sevdiniz mi?

Yani "BUGÜN TELEFON ETMEDİ..?" demeden, "ŞU AN NEREDE ACABA?" diye kendi kendinizi yemeden ,"YAŞ GÜNÜMÜ HATIRLAYACAK MI ACABA?" diye bir beklenti içine girmeden... Sevdiniz mi hiç? Onun, size ait olmadığını kabul edip, onu özgür yaşamı ile sevmeyi denediniz mi? Yanındaki arkadaşına aldırmamayı öğrenip ama aldırıyormuş gibi yapmadan, gerçekten aldırmadan, "BİTECEKSE BİTER, BUNU BEN DEĞİŞTİREMEM, TIPKI ONU DEĞİŞTİRMEYECEĞİM GİBİ" diye düşünüp. Onu yersiz kıskançlıklarla boğmaktan ve kendinizi yıpratmaktan vazgeçebildiniz mi hiç?

Hiç beklemeden çalan bir kapıda, onu karşınızda görmek ne güzeldir bilir misiniz? Beklemediğiniz bir anda hediye almak en sevdiğinizden... Ve beklemeden gelen bir "SENİ SEVİYORUM" mesajının tadına varabildiniz mi hiç? Siz istediğiniz için değil, o istiyor diye yapıldı mı tüm bunlar? Ve beklentisiz sevmenin tadına bakabildiniz mi hiç? "BUGÜN BENİ HATIRLADI MI?" yerine "HİÇ BEKLEMİYORDUM, SENİN GELECEĞİNİ" diyebilmek ne güzeldir oysa... Onu boğmadan, kendinizi boğmadan sevebilmek ne güzeldir... Sahiplenme duygusundan uzak, sevmenin, sevilmenin tadına varabildiniz mi hiç? Yapılmamış davranışlar, söylenmemiş sevgi sözcükleriyle kendi kendinizi aşk çıkmazında kaybedeceğinize. Hiç beklenmeyen bir demet çiçekle mutlu oldunuz mu?

Beklentisiz sevin... Ben, beklentisiz seviyorum... "NİYE ARAMADI?" diye düşünüp kendi kendinizi yiyeceğinize, hiç beklenmedik bir "SENİ ÖZLEDİM" mesajı ile aşkı yakalayın... O, sizin sevgiliniz olduğu için değil; ona tapulu malınız gibi davranma hakkınız oduğunu düşünmeden. Onu sevdiğiniz, onun da sizi sevdiği için sevin...

Sevgiye karışan "BEKLENTİ" denen illeti hemen silin aşkın ak sayfalarından... Göreceksiniz ki, o zaman aşk, başka bir güzel... O zaman sevgili, daha bir romantik... Göreceksiniz ki, o zaman sevmek ve sevilmenin damaklara da bıraktığı tat, yıllanmış şarap gibi, beklenti zehirine karışmadan bir başka döndürüyor insanın başını. Ben beklentisiz seviyorum... Onun nerede olduğunu merak etmiyorum... "BENİ BUGÜN NEDEN ARAMADI?" diye geçirmiyorum içimden, aramadığı zamanlarda. Geleceğe dair hayallerim de yok zaten... Ben, sevgiyi yaşıyorum... Onun yanımda olduğu anlar o kadar değerli, o kadar kıymetli ki... Gerçekleşmemiş ve gerçekleşmeyecek beklentilerle mahvetmiyoruz o anları?.. Hayalsiz, geleceksiz, beklentisiz ve anlık seviyoruz...

Deneyin... Beklentisiz, sevmeyi deneyin bir gün...

Beklentilerle boğduğunuz aşklarınıza acıyacaksınız...
posted by Makinist at 27.6.06 0 comments

Pazartesi, Haziran 26, 2006

Sevdim Seni


Yıllardır çektim hasretini,
Kimseler bilmedi seni .
İçimde besledim sevgini,
Hep sevdim, seveceğim seni !

Yağmur gibi akar gözyaşlarım.
Korkarım sana hiç erişemeyeceğim.
Hep hasretinle yaşayacağım.
Ölümüne sevdim seni !

Gül misâli kısadır ömür.
Bu sevda yaşatmaz beni, öldürür.
Eller mutlu...
Benim yüzüm hüzünlüdür

Yokluğunda dünyam karanlıktır.
Benim sevdamın sonu,
Kara topraktır!
Sevdim, sevdim seni be gülüm !
posted by Makinist at 26.6.06 0 comments

Pazar, Haziran 25, 2006

Bir Akşam Vakti


Gönül yaraların çok değilse bile, akar bazı şarkılar gönlüne bir akşam vakti. İçin ısınır. Bazen de dolup taşarsın. O şarkının sözlerini yazanın yerine koyarsın kendini. Şarkıyı besteleyenin, sözü söyleyenin yerinde bulursun kendini. Bazen mırıltıyla, bazen içinden, bazen de yüksek bir ses tonuyla eşlik edersin sanatçıya. Akşamın alacakaranlığı düşer içine o sıralarda. Hayat puslanmaya, nesneler belli belirsiz bir hale gelmeye başlar senin için gibi. Duygularınla başbaşa sürüklenirsin hayâl alemlerinde. Ya da anılarında. Belki de başkalarının yaşamlarında gezinirsin. Yaşanmışlıklarında bir yerlere dokunmuştur şarkı. Bir özleme götürmüştür seni. Bir acıyla yüzleştirmiştir bir kez daha. Çevrende olup bitene yarı açık gözlerinle bakarsın, boş ve umarsız bir şekilde.

Ve; "kendimleyim, ama biraz da kendimde değilim" dersin kendine, içinden.
posted by Makinist at 25.6.06 0 comments

Cumartesi, Haziran 24, 2006

Kıyımızdaki Yaşam


Kıyıda uzun süre bekleyip de boyunu aşan denize bir türlü dalamayan korkaklar gibi yaşıyoruz hayatlarımızı çoğumuz. İçimizden bir ses: "dal" diyor "bir şey olmaz". Öteki ise; "aman dalma" diyor, "ya bir daha çıkamazsan"! İlki cesareti temsil ediyor, ikincisi ise korkaklığımızı.Ve sonunda genellikle korkak yanımız galip geliyor o kıyıda. Bilmediğimiz bir dünya sanki , o derinliği boyumuzu aşan deniz. Korktuğumuz, ürktüğümüz bir yer. Karanlık bir alan. Gizlerle dolu bir su kütlesi.

Hayatlarımızı da işte o denizin kıyısındaki korkak gibi yaşayıp gidiyoruz. Boyumuzu aşacağını düşündüğümüz hiç bir şeye bulaşmamaya çalışıyoruz. Ezberletilmiş, rollerin ne olduğu belli hayatlar yaşıyoruz. Ve bu yüzden de kendi kıyılarımızdan uzaklaşamıyoruz. O kıyıları güvenli buluyoruz çünkü. Ve sonra da sıkılıyoruz tek düze bir hayat yaşadığımız için. Ayrıca uzakta kulaç atanlara bakıp iç geçiriyor ve kıskanıyoruz onları.

HAYAT KİMSEYE İLTİMAS GEÇMEZ
NE KADAR CESARETİN VARSA;
O KADAR HAZ ALABİLİRSİN ONDAN!..

posted by Makinist at 24.6.06 0 comments

Pazar, Haziran 04, 2006

Bekleyiş


Mutsuz insanlar hep birşeyler beklerler, bunu biliyorum, çünkü ben de hep birşeyler bekliyorum, ama birşeyler beklediğim için mi mutsuzum, yoksa mutsuz olduğum için mi birşeyler bekliyorum, onu anlayamıyorum. Hep bir şeyler bekliyorum, nedir o beklediğim, her yerde aradığım, her seste, her bakışta, kapının ya da telefonun her çalışında ısrarla bulmaya çalıştığım, hiç bulamayıp da hep bulmayı beklediğim şey ne? Beklediğim şeyin adı yok aslında, ama bütün mutsuzlar gibi bende bekliyorum işte, adı olmayan, belki kendisi de olmayan o şey

posted by Makinist at 4.6.06 0 comments

Cumartesi, Haziran 03, 2006

Dost


"Dost dost diye nicesine sarıldım. Benim sadık yârim, kara topraktır." Böyle demişti, AŞIK VEYSEL; ne kadar doğru söylemiş? Dost bilip te kimlere sarılmadım ki bugüne kadar. Hayat mı çok acımasız, yoksa insanlar mı?

Dostluğun adı çıkarcılık olmuş bu zamanda. Birine güvenip te dost olmaya kalkışsan, ona tüm sevgini, samimiyetini versen, karşılığında seni kendi çıkarları doğrultusunda mutlaka kullanıyor. Ne güzeldi! eski dostluklar; komşuluk ilişkileri, insanların birbirinden çıkarı olmadan, sadece sevinçlerini ve üzüntülerini paylaşıp, hepsi bir yürek olurdu.

İşte benim özlemim, eskilerde kalan dostluklar. Ama biliyorum ki bunu asla bulamayacağım! Şu an dostum diyebileceğim, tek kişi bile yok. Çünkü bana göre dost; karşısındakinden hiç bir beklentisi olmadan, onun iyi veya kötü gününde yanında olmaktır. Onu karşılıksız sevmektir. Böyle bir dost bulabilseydim; asla bırakmazdım! YAŞANACAK TÜM GÜZEL SEVGİLER SİZİNLE OLSUN.
posted by Makinist at 3.6.06 0 comments

Pazartesi, Mayıs 29, 2006

Ekmek Arası Çorba


Hiç ekmek arası çorba denediniz mi? Bugüne kadar ben de denememiştim. Ama İstanbul seyahatim sırasında tadına bakma şansını buldum. Gerçekten harika bir lezzet! Denemenizi tavsiye ederim. Eğer; bir gün İstanbul Kartal'a yolunuz düşerse, PAPRİKA'da bu çorbanın tadına bakın, lezzeti yakalayın.
posted by Makinist at 29.5.06 0 comments

Pazar, Mayıs 28, 2006

Hayatın Renkleri

Hayat, karşılaştığımız zorluklara göğüs gererek, zoru başarmaktır. Bu zorluklar içerisinde, sevdiğiniz şeylerden zevk alıp, zorlukları daha kolay atlatabilmektir.

Her insanın mutlaka, hayatına renk katan, hayatı sevdiren birşeyler ya da birileri vardır. Yoksa insan karşılaştığı sıkıntıları nasıl atlatabilir? Nasıl hayata sıkı sıkı sarılabilir? Vazgeçilmezimiz olmasa bu hayata nasıl katlanılırdı? Birilerini veya birşeyleri sevmek ve sevilmek insanların tadacağı en büyük hazdır! Bazen acı verse bile, acısıyla dahi çok güzel bir duygudur. Biliyorum ki her insan bu duyguları yaşamıştır. İşte hayatın en önemli rengi, sevgidir bence! Bu bir insan olabilir, doğa olabilir, hayvan olabilir. Ama ne olursa olsun hissedilen şey tektir; yani SEVGİ...

Sevgimize sahip çıkalım, onu kaybetmemek uğruna, yapabileceğimizin en iyisini yapalım. Çünkü sevgi kaybedildiği zaman, hayatın rengi de kaybolur ki, yaşam anlamsızlaşır. Sevmek, sevilmek ve bu duygularla yaşamak, hayatın rengi, tadı, hatta tâ kendisidir.

HER ZAMAN SEVİN, SEVİLİN VE SEVGİNİZİ KAYBETMEMEK İÇİN MÜCADELE EDİN!
posted by Makinist at 28.5.06 0 comments

Perşembe, Mayıs 25, 2006

Başlamak


Yanımda kimse olmadığından değil yanlızlığım, yanlız olduğumu söyleyebileceğim kimse olmadığı için yanlızım ben...
Meğer, hayatım boyunca yanlızlığımı -daha doğrusu sebeplerini- paylaşacak birinin özlemini duymuşum!. Kime dost elimi uzattıysam, sonunda kendimi yanlızlar treninin yolcusu olarak buldum. Şarkılarda buldum yanlızlığımı, şarkılarla avundum, bir defa bu trene binmeye görün! asla yanlızlar treninden inme şansınız yok...
En kötüsü de; çevrenizde sizi sever görünen insanlar arasında, yanlızlığı hissetmek. Sevinçlerde, üzüntülerde paylaştıkça değerlidir.Asla bu trenin yolcusu olmayın!......
posted by Makinist at 25.5.06 0 comments